Güzellik ve sağlık denildiğinde, bilimsel dilde hazırlanmış çok sayıda yazıyla kuşatılmış vaziyetteyiz. Peki tüm bu yöntemleri hayatımıza nasıl sığdıracağız?
Asıl soru şu; Her duyduğumu yapmalı mıyım? Ne zaman hangi yöntemi seçeceğim? Ne zaman ‘Tamam şimdi durup dinleneceğim.’ diyeceğim? Yapılacak sayısız işlem arasında koşuştururken sadece tüketimi mi destekliyorum? Hem bu işin uzman doktoru olup hem de bir kadın olarak neler yapıyorum; neler yapmayı planlıyorum? Elimde mucize yöntemler var mı? Yoksa hayat bana mı güzel?
–
Bundan 12 sene önce Çapa’da -İstanbul Tıp Fakültesi yani- Dermatoloji stajımda, hocalarımızın ağzından mucizevi sözcükler çıkmasını beklediğimiz dönemler gelir aklıma. Sivilce konusunun işlendiği derste tüm sınıf binlerce soru sormuşuzdur zannediyorum. Malum, üniversite yılları. En sık karşılaşılan cilt sorunumuz, geçmeyen sivilceler. Hocamızın cevapları arasında unutmadığım bir cümlesi vardır; ‘Yüzünüzü sadece su ile yıkayın.’ Onca sivilce kurutucu yıkamalara, kullanılan toniklere karşı sadece çeşme suyu! Tüketim toplumunun öğrettiği ile bilimsel bir sözün karşı karşıya geldiği ân’a bak.
Yüzünüzü ne kadar kurutmaya çalışırsanız, genç cildiniz ‘Aaa ben kurudum!’ diyerek o kadar yağ üretmeye çalışacaktır. Bu da yüz dengenizi bozarak yağlanmayı artırırken, yanında yeni sivilceleri de tetikleyecek elbet. Hocamın sözlerini duyduğum o günden beri, yüzümü her sabah ve her akşam yalnızca bol çeşme suyu ile yıkadığım doğru. Sonuç derseniz; o 12 yıl öncesinden bugüne sivilcelerimin değil, yalnızca yüz deri kalitemin arttığının birinci elden tanığıyım. Ayrıca, kurumadığı için de aşırı yağlanmadığı dönemin başlangıcıdır o gün.
Eğer yüzünüzde makyaj varsa, onu temizlemek için ek ürün öneririm. Bunun dışında yüz temizliğinde önerebileceğim ve cilt dengenizi koruyacak tek yöntem, bildiğiniz çeşme suyudur.
-demedi dedirtmem-
Sağlıkla ışıldayın…